Başkan Hoover’un bir lakabı var: “Sokakta Koşan Fare” — bu, yolsuzluk nedeniyle değil, bir kararının Büyük Buhran’ı küresel ekonomik felakete dönüştürmesi nedeniyle.
O zamanlar ABD borsası 1921’de 60 puandan 1929’da 376 puana yükselmişti, sekiz yılda beş kat artış. Amerikalılar ellerini ovuşturuyor, heyecanla bekliyordu. Ama 29 Ekim "Kara Salı"nda bir gecede borsa çöktü, 10 işlem gününde 30 milyar dolar eridi — bu, Birinci Dünya Savaşı’nın dört yıllık askeri harcamalarına eşitti.
Krize karşı, Hoover ve Kongre üyesi Holli akıllarına bir “harika fikir” getirdi: Yabancı mallar çok, o zaman gümrük vergilerini artırıp dışarıyı kapatalım. Peki sonuç ne oldu?
Ortalama gümrük vergisini %10’dan zorla %57.3’e çıkardılar, 3200 ürün üzerinde etkili oldu. Resmi olarak yerli sanayi ve tarımı korumak amacıyla yapılmıştı, ama aslında savaş ilanı gibiydi.
Dünyanın tüm ülkeleri şaşkına döndü. Kanada ilk tepki gösterdi, ABD ürünlerine %30 gümrük koydu, İngiltere, Almanya, Fransa peşinden geldi. Küresel ticaret vergisi oranı %10’dan %20’ye yükseldi, sonra ülkeler karşılık olarak vergilerini artırmaya başladı — sonuçta ABD’nin ithalat ve ihracatı daha da kötüye gitti.
4 yıllık ticaret savaşının ardından, ABD’nin Avrupa’ya ihracatı 23.41 milyar dolardan 7.84 milyar dolara düştü, dünya ticareti toplamı %60’tan fazla azaldı. İşsizlik artmaya devam etti, hafiflememişti; aksine daha da kötüleşti. Ekonomi durgunlukta kaldı ve 1941’e kadar 1929 seviyelerine ulaşamadı.
Daha korkutucu olan ise, ekonomik karmaşanın siyasi karmaşayı tetiklemiş olmasıydı. Almanya radikalleşti, Hitler iktidara geldi; Avrupa ülkeleri ABD’ye olan güvenini kaybetti. Sonuç ne oldu? Bu gümrük savaşları II. Dünya Savaşı’nın doğrudan kıvılcımı oldu.
Ta ki Roosevelt iktidara gelene kadar, 1934 Ekonomik İşbirliği ve Ticaret Anlaşmaları Yasası’nı çıkarana kadar, ABD gümrükleri düşürmeye başladı ve 30’dan fazla ülkeyle serbest ticaret anlaşmaları imzaladı; ekonomi yeniden canlandı.
Tarih, acı bir gerçeği söylüyor: En sonunda kendini en çok boşlayan, dünyayı değil, kendini boşlar. Gümrük duvarları görünürde yerli sanatı korur gibi görünse de, aslında kendine ihanet olur. Kısa görüşlü korumacı politikalar, hem başkalarına hem de kendine zarar verir.
İlginç olan şu ki, bu ders bugün bile hâlâ içimizi yakıyor.
View Original
This page may contain third-party content, which is provided for information purposes only (not representations/warranties) and should not be considered as an endorsement of its views by Gate, nor as financial or professional advice. See Disclaimer for details.
1929 Büyük Buhranının Gerçek Dersleri: Amerika Birleşik Devletleri Nasıl Kendini Kurtarmaktan Zarara Uğratmaya Dönüştü
Başkan Hoover’un bir lakabı var: “Sokakta Koşan Fare” — bu, yolsuzluk nedeniyle değil, bir kararının Büyük Buhran’ı küresel ekonomik felakete dönüştürmesi nedeniyle.
O zamanlar ABD borsası 1921’de 60 puandan 1929’da 376 puana yükselmişti, sekiz yılda beş kat artış. Amerikalılar ellerini ovuşturuyor, heyecanla bekliyordu. Ama 29 Ekim "Kara Salı"nda bir gecede borsa çöktü, 10 işlem gününde 30 milyar dolar eridi — bu, Birinci Dünya Savaşı’nın dört yıllık askeri harcamalarına eşitti.
Krize karşı, Hoover ve Kongre üyesi Holli akıllarına bir “harika fikir” getirdi: Yabancı mallar çok, o zaman gümrük vergilerini artırıp dışarıyı kapatalım. Peki sonuç ne oldu?
Ortalama gümrük vergisini %10’dan zorla %57.3’e çıkardılar, 3200 ürün üzerinde etkili oldu. Resmi olarak yerli sanayi ve tarımı korumak amacıyla yapılmıştı, ama aslında savaş ilanı gibiydi.
Dünyanın tüm ülkeleri şaşkına döndü. Kanada ilk tepki gösterdi, ABD ürünlerine %30 gümrük koydu, İngiltere, Almanya, Fransa peşinden geldi. Küresel ticaret vergisi oranı %10’dan %20’ye yükseldi, sonra ülkeler karşılık olarak vergilerini artırmaya başladı — sonuçta ABD’nin ithalat ve ihracatı daha da kötüye gitti.
4 yıllık ticaret savaşının ardından, ABD’nin Avrupa’ya ihracatı 23.41 milyar dolardan 7.84 milyar dolara düştü, dünya ticareti toplamı %60’tan fazla azaldı. İşsizlik artmaya devam etti, hafiflememişti; aksine daha da kötüleşti. Ekonomi durgunlukta kaldı ve 1941’e kadar 1929 seviyelerine ulaşamadı.
Daha korkutucu olan ise, ekonomik karmaşanın siyasi karmaşayı tetiklemiş olmasıydı. Almanya radikalleşti, Hitler iktidara geldi; Avrupa ülkeleri ABD’ye olan güvenini kaybetti. Sonuç ne oldu? Bu gümrük savaşları II. Dünya Savaşı’nın doğrudan kıvılcımı oldu.
Ta ki Roosevelt iktidara gelene kadar, 1934 Ekonomik İşbirliği ve Ticaret Anlaşmaları Yasası’nı çıkarana kadar, ABD gümrükleri düşürmeye başladı ve 30’dan fazla ülkeyle serbest ticaret anlaşmaları imzaladı; ekonomi yeniden canlandı.
Tarih, acı bir gerçeği söylüyor: En sonunda kendini en çok boşlayan, dünyayı değil, kendini boşlar. Gümrük duvarları görünürde yerli sanatı korur gibi görünse de, aslında kendine ihanet olur. Kısa görüşlü korumacı politikalar, hem başkalarına hem de kendine zarar verir.
İlginç olan şu ki, bu ders bugün bile hâlâ içimizi yakıyor.